4 Kasım 2009

Günlerin Getirdiği




Mirgün Cabas ve Hakkı Devrim üçüncü programlarıyla ekranda. Bu akşam 20:00'de NTV'de. Kaçmaz...

Çalış Çocuğum Çalış

Önümüzdeki 1 günlük kalkınma planına göre bugün Pure Theory'nin 4. chapter'ının ilk taramasını yapıyorum. Ardından chapter 3 ve 4'ün en az birinin ikinci taramasını yapıp özet çıkartıyorum ve salı gününe kadar bir daha pure theory kitabını açmıyorum. Bunları yaparken fm oynamak da serbest !

3 Kasım 2009

Günün Şarkısı: Honeyhoney - David

Dream TV sağolsun, "Little Toy Gun" klibini göstere göstere Honeyhoney'yi ülkemizde ünlü etmeyi başardı. Öyle k, lastfmde benzer sanatçılar kısmında türk gruplar çıkmakta. Grubun bir wiki sayfasının bile olmayışı da gösteriyor ki, ABD'den sonra sanırım en çok dinlendikleri ülke Türkiye, bu da konser içni gelme ihtimallerini güçlendiriyor. Şarkıya gelirsek, "song titles with male names" sınıfa girdiği için zaten yoruma avantajlı başlıyor. David de kendi içerisinde kısa da olsa bir hikaye anlatan şarkılardan. Müzik genelde hafif akustikimsi gidiyor, zaten şarkı albümdeki sayılı duygusal şarkılardan. Şarkının sözleri, David'e, arkadaşı tarafından duyulan ve karşılık alınamayan bir aşkı anlatıyor. Şarkının sonlarına doğru da artık kızımız arkadaş olmaktan bıkıyor.


Çok fazla olmasa da bunalım öğeler barındıran, dinlerken sıkmayan hatta kısalığı yüzünden tadını damağımızda bırakan Honeyhoney - David, ne yazık ki grubun tüm şarkıları gibi hakettiği ilgiyi pek görebilmiş değil...

Yarın Yarın

Bugün hep evdeydim. Yarısına geldiğim Pure Theory'yi bugün bitiririm diyordum. Ama onun yerine önce Yazı İşleri'ni, sonra Haftanın Renkleri'ni izledim. Baktım saat 2ye geliyo, spn'nin yeni bölümü de inmiş dayanamadım onu da izledim, saat oldu 3. Kafama esti buraya bişeyler çiziktirdim derken saati 4 ettim. Ben pure kitabına bakıyordum, o da bana. Yarın görüşmek üzere sözleştik.

Batak Muhabbetleri




Kupaya kafadanım.

Karomuz çok iyiymiş be hacı.
Koz 8.
Koz temiz.
Sinek gelme adam çakıyo.

Tertemiz.

Düş bakalım papazı.

10'umuz iş yaptı.

Maça gel.

Koz çek.

Hassiktir battık.

Hepsi bizim.
Çiz.

7'yi geçemiyor musun.
Bana bi oralet !

Sinekten veriyoruz hacı.

Koza çakıyorum.

Kupa gel çakışsınlar.

Fix/piç kağıt.

...

...

...

Bitmez.

"Taraf" Olmak




Taraf gazetesi, kendine has "değişik" haberlerinden/iddialarından birinde son olarak NTV'yi hedef almış ve savcılık kayıtlarına dayandırarak helikopter kazasıyla hayatını kaybeden eski BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun, helikopteri düşmeden NTV'den defalarca arandığını ve kazaya bunun sebep olduğunu ileri sürmüştü. Ertesi gün bu aramaları yapan Mirgün Cabas, canlı yayında Ruşen Çakır'la beraber bu iddialara yanıt vermiş ve aramaları helikopter düştü haberi geldikten sonra yaptıklarını söylemişlerdi. Buna ek olarak cep telefonuyla helikopter düşmesinin bir alakası olmadığı ile ilgili uzman yorumlarına yer vermişlerdi. Taraf ise ertesi gün de bu iddiaların peşini bırakmadı ve Mirgün Cabas'ın aramaları kabul etmesini bir çeşit itiraf olarak gösterdi. NTV'nin buna yanıtı ise yine bilimsel ve üstürupluydu. Taraf'ın yaptığı korkunç hatayı da gözler önüne sermişti. Savcılık kayıtlarıan bakıldığında NTV'nin yaptığı aramalar Türkiye saatiyle 16:30 civarıydı, yani helikopterin düşüşünden çok sonra, Taraf gazetesinin manşetinde bahsettiği arama kaydı ise 14:30 civarlarıydı. Taraf, kayıtları GMT farkını görememiş ve NTV ile Mirgün Cabas'ı "suikast" ile suçlamıştı. Artık bu kadar kanıttan sonra ilk zamanlar haberinin arkasında duran Ahmet Altan, göstermelik de olsa bir özür yazısı yazmış ve olay kapanmıştı.
Ta ki düne kadar...CNN Türk'te yayınlanan Tecrübe Konuşuyor programına katılan Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan ve yardımcısı Yasemin Çongar alevi sönen tartışmalar hakkında tekrar yorum yapıp açıkça diledikleri özrün göstermelik olduğunu belirttiler ve "aslıdna çok da haksız değiliz" diyecek kadar ielri gittiler. Buna NTV'ni reaksiyonu ise dava açmak şeklinde gelişti. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en seviyeli, en dürüst, en "tarafsız", en başarılı kanalı olan bugüne kadar kimseyle problemi olmayan NTV kanalı'na Taraf'ın bu çamurları, hatta Ruşen Çakır'ın deyimiyle "kalleşliğini" anlamak gerçekten çok zor. Bugüne kadar yaptığı haberler, gündeme getirdiği sanal tartışmalar, orduyu yıpratma girişimleri çoğu çevre tarafından destek görmeyen Taraf, bu defa sert kayaya çarptı. GMT farkını görmeden meslektaşlarını katillikle suçlamak, helikopteri cep telefonu aramaları düşürdü gibi hiçbir bilimsel mantıkla örtüşmeyen komik iddialar ortaya atmak ve üstüne üstlük hatasını kabul etmeyip üste çıkmaya çalışan bu zihniyet artık daha fazla gazetecilik hayatını sürdürmemelidir. Ahmet Altan asıl işi olan kitap yazarlığına, Alkım Yayınları da kitap satışına dönüp anlamadıkları gazetecilikten ellerini çekmeli ve başta "iki genç gazeteci" diye hitap ettiği Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır olmak üzere önce NTV, daha sorna da tüm kamuoyundan okkalı bir özür dileyip biz bu işi beceremiyoruz demeyi bilmelidirler.


Son olarak bir çift söz de diğer basın yayın organlarına. Meslektaşlarının maruz kaldığı bu çirkin saldırıya karşı birkaç cılız yazı dışında hiçbir destek vermemesi, olayın üzerine gitmemesi, hatta Hasan Cemal ve Cengiz Çandar'ın yaptığı gibi olayı yeniden gündeme getirmesi de Taraf'ın hareketleri kadar düşündürücü. Bazen "taraf" olmak gerek...

Supernatural 5x07 - The Curios Case of Dean Winchester




Başlıktan da anlaşılacağı üzere Benjamin Button filmine oldukça "doğaüstü" atıflar yapan bir bölümdü. Bölümde, çoğu spn hayranının iple çektiği "kıyamete geri sayımdan" ise hiç bahsedilmedi; ama biz spn hayranları geçen sezondan beri bir bölüm "normal avlar" bir bölüm "büyük avlar" (kıyamet, lilth vs.) stiline alışığız. Hep kıyamete yönelmek olmaz, kıyamet konusu işlenmeden, sarı-gözlü iblisi avlarken karşılaşın avlardaki duygusal öğeleri de özlemiyor değiliz. Bölümde kıyamete değinilmeyince doğal olarak melek arkadaşlarımızdan hiçbiri gözükmedi. 

Adına kanılarak Dean odaklı bir bölüm olduğu sanılabilir; ama hiç tartışmasız bölümün kahramın, günü kurtaran Sam'di. Bölümde sık sık Dean - Bobby atışmasının olduğunu ve bölümün poker hastalarını ayrıca cezbedeceğini de ekleyelim. Ayrıca her bölüm sonu alıştığımız Dean - Sam duygusal diyaloglarının yerini bu bölümde Dean - Bobby diyalogları almış. Bir dahaki bölüm daha fazla melek/iblis görmek dileğiyle...

How I Met Your Mother 5x05 | Barney'nin Kanada Esprileri





Barney, bardakilere hitaben:

Barney: Social Expriment ! USA, USA, USA (Tüm bar tezahürata katılır)

Robin: Okay, okay. You know what, What does that even prove, okay? You chant anything, people will join in. Canada, Canada, Can... (Kimse katılmaz) Okay, they won't chant anything.

Barney: Shrimp fried rice, Shrimp fried rice, Shrimp fried rice... (Herkes katılır)


*****


Robin bir Kanada barında karıştığı kavga sonucu ABD vatandaşlığına geçmezse sınır dışı edilmekle karşı karşıya kalmıştır ve vatandaşlık testine girecektir.


Barney: But you know, it's not going to be easy, this test. It's not like the Canadian citizenship test.

Robin: How do you know the Canadian test is easy?

Barney: It's Canada. Question one: Do you want to be Canadian? Question two: Really?


*****


Kanada'da bir kahve dükkanında ayağa kalkarak:

Barney: Attention, Canada! I am Barney from America. And I'm here to fix your backward-ass country. Number one: get real money. Don't know what board game this came from, but it's a "jhoke." Number two and this is the biggie. Quit letting awesome chicks like Robin Scherbatsky get away because, guess what? You don't want her? I'm planting my flag in her if you know what I mean, which you probably don't, and getting her the hell out of here. You may now return to being pointless.

Günün Şarkısı: The Killers - Mr. Brightside (Akustik)

Akustik olan herşey güzeldir mantığına bakarsak zaten şarkı ordan yırtıyor, ayrıca akustiği orjinalinden daha güzel sınıfına da girince geriye söylenecek pek fazla bir şey de kalmıyor. Bunun sebebi solistin akustiğinde şarkıyı koşturarak söylemesi midir ya da vurucu sözlerin daha iyi anlaşılması mıdır nedir bilinmez; ama orjinal halinden çok daha etkileyici olduğu kesin. Akustik olduğundan pek fazla müziği üzerinde durulmayacağından direkt şarkıyı şarkı yapan o sözlere geçelim. Öncelikle kendi içinde küçük bir hikaye anlatmaya çalışması, devamlılığı olması en büyük artısı. Bunun dşındaki en dikakt çekici kısmıysa feci derecedeki bir kıskançlığı anlatması. Hatta kıskançlığı denizin içindeki binlerce azize benzetiyor. Bence, bu kıskançlığın şizofrenik ya da gerçek olup olmadığı da dinleyicilerin yorumuna bırakılmış. Son olarak mümkünse yolda tempolu yürürken dinlenilmesi gerekn bir şarkı, fezi gazlıyor insanı !



The Killers - Mr. Brightside (Acoustic)

2 Kasım 2009

U2 360º Tour Biletleri Satışta





22 Grammy ödüllü, 12 stüdyo albümüne sahip 1976'dan günümüze hala popülerliğini koruyan İrlandalı rock grubu U2 nihayet Türkiye'de...Aslıdna bu haber birkaç hafta önce kesinleşmişti, bugünün asıl önemi ise biletlerin satışa çıkması. Türkiye'deki en büyük konser olması planlanan etkinlik aynı zamanda, Olimpiyat Stadı'nın sadece İBB'nin maçlarına özel olmadığını da kanıtlamaya çalışacak ! Türkiye'nin görüp görebileceği en mükemmel sahne şovunu vadeden konserin bir başka özelliği de aşırı U2 hayranı olmayıp yine de o ambiyansı yaşamak isteyenleri cezbediyor. Daha önceki konserlerinde, "baba grup" olarak bile Türkiye'ye gelmelerini iple çektiğimiz, Muse, Black Eyed Peas, Kaiser Chiefs, Snow Patrol, Elbow ve Glasvegas gibi ünlü grupların U2'nun alt grubu olarak çıktıkları düşünülecek olursa, 6 Eylül'de orada olmak artık bir zorunluluk haline gelecek gibi. Alt grubun yakıdna açıklanacağı konserin organizasyonun da İKSV'nin de olduğunu hatırlatalım. 550 TL'den satışa sunulan "Red Zone" biletlerinin ilk gün tükendiği konserin bilet fiyatları şöyle:
1. Kategori 375,00 TL
2. Kategori 300,00 TL
3. Kategori 225,00 TL
4. Kategori 175,00 TL
5. Kategori 125,00 TL
Saha İçi-Ayakta 100,00 TL
6. Kategori 75,00 TL
7. Kategori 50,00 TL

1 Kasım 2009

Kayserililerin Mehmet Topuz'a Olan Vefa Borcu




Mehmet Topuz'un transferi, geçtiğimiz yaz Türk spor basınını en çok meşgul eden konuydu hiç şüphesiz. Beşiktaş forması giymesi, demeçleri, Aziz Yıldırım'ın Kayseri çıkarması ve sonunda Fenerbahçe'ye attığı imza. Snuçta en kazançlı çıkan taraf 9 milyon Euro ve Gökhan Emreciksin'i alan Kayserispor oldu. Bundan 2 yıl önce de Galatasaray Mehmet Topuz'u çok istemiş, ama Kayseri yönetiminin tavrı ve Mehmet Topuz'un da sesini çıkarmaması sonucu bu transfer gerçekleşmemişti. O yıl sözleşmesini uzatan ve kaptanlığı alan Mehmet, transferin bir diğer gözde ismi Gökhan Ünal'ın aksine bir sonraki yıl da kulübünde kalmayı seçmiştir ve dediğimiz gibi bu yıl başında kulübüne rekor derecede para kazandırarak Fenerbahçe'ye transfer olmuştur. Böyle bir futbolcunun, eski takımıyla oynayacağı ilk deplasman maçında, birçok insan pozitif bir tepki alacağını düşünür, çünkü kulübüne yaptıkları ve tavrı ortada; ama o, futboldan anladığını her maç o muhteşem stadlarını tam dolurarak gösteren (!) Kayseri taraftarı, eski vefakar kaptanını vefasızlığın en büyüğünü yaparak ıslıkladı. Bunun sebebi ne olabilir acaba ? Mehmet'in kulüpten ayrılarak kendilerine ihanet ettiklerini düşünüyor olsalar gerek ki bunun saçma bir düşünce olduğunu aklı başında herkes kabul eder. Gerçi maçın başındaki o ıslıklama, ileriki dakikalarda hızını kesti. Kayseri taraftarı mı akıllandı, yoksa Mehmet'e fazla top gelmediği için mi öyle gözüktü orasını bilemeyeceğim; ama aklımda şu soru yok değil: İkinci yarıda Mehmet'in direkten dönen o topu gol olsaydı o "taraftarın" tepkisi acaba ne kadar ileri giderdi ? Çoğu spor yazarı Kadir Has Stadı yapıldıktan sonra, şehrin bu stadı haketmediğini, tam anlamıyla futbol şehri olmadığını söylemişlerdi. Meğer çok haklılarmış, bırakın futbol şehri olmayı, içerisinde 'vefa' ilçesini de barındıramıyorlamış.

Günün Şarkısı: Frightened Rabbit - The Twist

Dizilerde çalan her şarkı güzeldir mantığı her geçen gün kendini kanıtlamaya devam ediyor. Yapımcısı olduğu dizilere muhteşem müzikler seçmekle ünlü Josh Schwartz imzalı Chuck'ın ikinci sezon 7. bölüm finalinde çalan İskoç indie grubu Frightened Rabbit'in Twist şarkısı da bu kervana katılanlardan. Tarzı ne sorusuna tam olarak cevap veremeyecek şarkı, aynı zamanda grubun genelde oluşturduğu şarkıalrın karakteristik özelliklerini içinde barındırıyor. Adeta metin halindeki upuzun sözler, her zaman ön planda olan müzik, sürekli hareketlilik bunlardan birkaçı. Aslında bu tip şarkıalrı pek sevmem; ama çaldığı sahneden midir nedir, bu şarkı favorilerim arasındaki yerini çoktan aldı...


<<<
The loose tie with, the loose limp wrists
Lift your dress enough to show me those shins
Let your hair stick to your forehead

Did you blush then when our hips touched?
I can't tell, you're already red
Am i right? you give me the signs
Is that pink mist or just lit dry ice

You twist and whisper the wrong name
I don't care nor do my ears
Twist yourself around me
I need company I need human heat
I need human heat

Lets pretend I'm attractive and then
You won't mind, you can twist for a while
It's the night, I can be who you like
And I'll quietly leave before it gets light

So twist and whisper the wrong name
I don't care nor do my ears
Twist yourself around me
I need company i need human heat
I need human heat

I need human heat
(extrasupervery...)
I need human heat
I need human heat
I need--

Twist and whisper the right name
I'm David, please
The twist is that you're just like me
You need company, you need human heat
You need human heat >>>


The Twist

Mika Bile Dinlenebilirmiş 'Meğersem'


Mika için kafamda oluşmuş olan "ibne, gırgır, geyik, gereksiz" insan modeli yavaş yavaş siliniyor. Gossip Girl'de çalan harika şarkısı Happy Ending ile tanıdığım Mika'ya daha sonra gerek izlediğim klipleri, gerekse ilk 10 saniyesini dinleyip kapattığım şarkıları yüzünden "Bu ibneden bir şey olmaz" damgasını vurmuş biri olarak şimdilerde yavaş yavaş farkettiğim kıyıda köşede kalmış harika şarkıları sayesinde hayranlık duymaya başladım. 2007 çıkışlı ilk albümünden dinlediğim biri zaten Happy Ending olan 3 şarkı da hiç kafamdaki "Mika" tarzı şarkılar değildi. Happy Ending'in arkasına sıkıştırılmış "Over My Shoulder" tipik bir piayno şarkısı, gayet hoş; ama asıl bomba şarkı 6 numaradaki "Any Other World". Piyano ile kemanın muhteşem uyumu şarkının her sayesinde hissedilebiliyor. Çok vurucu olmasa da anlamlı sözlere sahip, Mika'nın vokali de çok başarılı. Bu 3 şarkı dışında Mika'nın son albümünden dinlediğim "I See You" şarkısı ise tartışmasız en iyi Mika şarkısı...Gerek sözleri, gerek harika piyano tonları, gerek Mika'nın inceliğin sınırlarını zorlayan sesi muhteşem bir uyumda birleşmiş ve bu şarkıyı oluşturmuş. Artık bu kadar güzel şarkı, albümün diğer şarkılarını dinlemek için yeter de artar bir sebep olsa gerek...


Happy Ending
Any Other World
I See You
Over My Shoulder

Şarkı Avı - 1

Yaklaşık 40 dakika sonra, elimde kahvem, perdeyi çekip dışarıdaki yağmuru ve kasvetli havaya görecek şekilde bilgisayarın başına oturup limewire, lastfm, şarkı sözü siteleri ve İpekl'le beraber şarkı keşfetme avına çıkacağız. Nezamandır şarkı keşfedemiyorum, hep sağdan soldan yollananlar ve arşivimde saklanmışlarla idare ediyordum. Çok iyi gelecek bu aktivite.

Fuck, Shit, Damn Diyebilmek




4 Ekim Pazar, Ankaragücü - Galatasaray maçı, Galatasaray duran top kullanıyor, Ediz ve Baros hafiten itişiyorlar, ardından pozisyonun tekrarında aralarında geçen "tek taraflı" diyaloğu rahatlıkla görebiliyoruz. Ankaragücü'nün, Ankaraspor'dan "transferi" Ediz Bahtiyaroğlu, Galatasaray'ın Çek oyuncusu Milan Baros'a dönüp: "Ne var lan ?! Ne var lan ?!" diyor...
25 Ekim Pazar, Fenerbahçe - Galatasaray maçı, maçtan önce ısınırken çıkan olaylardan hemen önce Arda, Cristian'a: "Adam ol ! Adam ol !" diyor... 25 Ekim Pazar, Fenerbahçe Galatatasaray maçı, Gökhan Gönül ile Elano olayın kahramanları. Gökhan, Elano'nun boynunu tutup "N'apıyorsun ya ?!" diyor...


Ediz 23, Arda 22, Gökhan da 24 yaşında. Belli ki bu üç futbolcumuz da erken yaşta altyapılarda başladıkları futbol hayatları yüzünden eğitimlerini tam olarak sürdürememişler. Bu doğaldır, profosyonel sporcu, özellikle futbolcu, olmak için birşeylerden feragat etmek gerekebilir; ama be kardeşim hiç mi yabancı dizi, film falan seyretmiyorsunuz ? İnsanda en azından kulak aşinalığı olur "Fuck, damn, shit" falan deyin bari de derdinizi karşıdaki yabancıya anlatın. Günümüzde yurt içinde oynasın oynamasın her futbolcunun dil bilme gerekliliğinden bahsetmiyorum bile. Teknoloji çağında, kendileri hakkında sağlıklı haber verebilecek kişisel siteleri olmamasından da bahsetmiyorum. (Gökhan'ın hiçbir açıklama ve haberinin yer almadığı bir web sitesi var, Arda'nın birçok fan sitesi var resmisini bulamadım, Ediz'in ise sadece wiki'de sayfası var...)



Ediz'in, Arda'nın, Gökhan'ın başarılı futbollarına bu görüntüler yakışmıyor. Artık sadece futbolcu değil, birer ikon haline geldiklerinin farkına varmalı ve kendilerini daha fazla rezil etmemelidirler. Gerek Kadıköy'de, gerek Şişli'de gerek de Ankara'da belediyelerin açtığı dil kursları var, tavsiye ederim, hem de ücretsiz...