6 Şubat 2010

Ümit Zileli - Karanlığa Karşı Yazılar




Ümit Zileli'nin Mart 97 ile Ağustos 99 arasında Cumhuriyet gazetesinde çıkan bazı köşe yazılarının toplandığı kitap an itibariyle bitti, sevildi, tavsiye edilir.

Refah Partisi'nin en azılı olduğu döneme, 28 Şubat postmodern darbesinden hemen sornaya denk gelen kitapta, genelde Refah partisinin şeriatçı politikalarıan duyulan nefretle ilgili yazılar var. Erbakan, Erdoğan, Kazan gibi isimlerin, tarih sahnesine utançla yazılan sözleri, Refah'ın açıkça ortaya koyduğu rejim değişikliği olayları, Gülen Hoca'ya atıflar kitabın diğer ön plana çıkan yerleri.

Yakın tarihle ilgili oldukça öğretici bir kitap, okunmalı.

İleride Hep Böyle mi Olacak ?

Üniversite yıllarım 3 senedir ne kadar da rahattı. İstediğin zaman okula git, sabahları kalkmak istemediğinde sıcak yatağına geri dön, sen hayata değil de hayat senin programına uysun gibi. Hafta içi/hafta sonu kavramım dahi yoktu, hafta içileri bomboş olduğundan, hafta sonlarının tatil özelliğini bir türlü farkedememiştim. İnsan, hafta içleri dolu olunca hafta sonunun nasıl bir nimet olduğunu anlıyormuş. Sabahın köründe kalk çık evden, akşamın köründe gel, yığıl kal olduğun yere. İleride hep böyle olacaksa, neden mezun olup hayata atılmak isteyelim ki ?

Neyse ben şimdi biricik hafta sonumun ilk gününün tadını çıkarmak için yola çıkıyorum.

4 Şubat 2010

İzledik Sonunda, Mutlu Muyuz ?

9 aydır bekle, son 2 ayı teker teker günleri sayarak geçir, 3 Şubat günü gelip çatınca zar zor indir, 82 dakika boyunca ekrana kilitli kal, sonuç: yine bir bok anlamadık!

Bu sezon nasıl final sezonu olacak, hala cevaplanmamış binlerce soru var, eski sorular yetmiyormuş gibi her yeni bölümde yeni sorular ekleniyor zihinlerimize, bence dizi bitse bile hala bir sürü cevapsız soru kalacak, dizi bitecek ama biz hala hiçbir şey anlamamış olacağız, ne biçim de komik olurdu öyle olsaydı.

Şimdi gelelim naçizane bu bölümden anladıklarımıza: Öncelikle ilk dikaktimi çeken şey bu bölümdeki 2 önemli “ölümden sonra hayat” vurgusuduyu. Lost’un her zaman kaderle iç içe olan bir dizi olduğunu biliyoruz, ama daha önce hiç bu kadar keskin vurgular olmamıştı. Sayid’in ölüm döşeğindeyken söyledikleri ve Locke ile Jack’in Christian hakkındaki diyalogları oldukça manidar, ileride –umarım- çıkar kokusu. Ulaşabildiğimiz birkaç bilgiden biri de “Black Smoke”un kimliği oldu, hiç aklıma gelmezdi ! Ayrıca Juliet’in akıbetini de öğrendik. Juliet demişken, Miles aracılığıyla söylediğini öğrendiğimiz “It worked” lafı sanırım dizinin finalinin temelini oluşturacak.

Lost bu, cevaptan çok sorular bulmaya alışığız, benim aklıma gelen ilk soru Desmond’un uçakta ne aradığı ayrıca o hostes de yine önemli biri olacak sanırım. Ayrıca Tapınak’ın da ne olduğunu öğrendik, başımız göğe erdi ! Öğrenmez olaydık.

Hurley ve Miles’ın ölülerle ilgili olan yetenekleri de bu bölümde ön plandaydı. Lost’un finalini hep doğaüstü olaylara karışılmadan açıklanacağını hayal etmiştim ki artık bunu imkansız olduğunun farkına varmaya başladım.

Önümüzdeki bölümlerde bizi yine flash forwardlı anlar bekliyor. Ne kadar anlamıyoruz diye sızlansak da hepimiz farkındayız, Lost’suz olmaz.

1 Şubat 2010

Koğuş Kalk: 07:15 !

İlk 5 gününün istisnasız hepsinde 07:15'de kalkacağım bu lanet hafta başlıyor. İşim güzel, çok zevk alarak yapıyorum da sabah erken kalkma olayı her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bir gün masa başında uyurken yakalanacağım işyerinde !

31 Ocak 2010

Boston Celtics - Los Angeles Lakers




Cuma günü NBA Stüdyo'yu izlerken Murat Kosova bu maç için "saati de çok uygun, herkes izlesin" demişti, ama saat kaçta olduğunu duyamamıştım. Bugün yayın akışına baktığımda gece 2'de oalcağı yazıyordu, haliyle ufak çaplı bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Ama gel gör ki kanalları umutsuzca değiştirirken bir baktım saatler 22:30'a geldiğinde Garden'dan canlı yayın başlamış ! Pek mesut oldum, hemen erzaklarımı hazırlayıp attım kendimi koltuğa...

Daha hava atışı bile yapılmadan Pierce ve Artest'in birbirlerine girmesi maçın nasıl geçeceğinin bir göstergesiydi adeta. Nitekim Boston'lular, Lakers'a karşı en büyük güçleri olan sertliği daha maçın başında ortaya koymaya çalıştılar, ama gerek hakemlerin kolay düdük çalması, gerek Lakers'ın karşı koyması sonucu maç konuk takımın lehine ilerledi. İlk çeyrekte bariz bir Lakers üstünlüğü vardı. Kobe idare ederdi, Gasol fena değildi, ama Bynum tam anlamıyla büyük fark yarattı. Perkins'in faul problemine girmesiyle de rahatlayan Bynum, ilk periyotta takımını sırtladı, sezon top kullanma ortalamalarına ulaştı neredeyse ! İlk çeyrekte Boston'da Ray Allen attığı ilk baskette sonra sesini çıkaramadı, Garnett tutuktu, Pierce içe hiç yoktu. [19 - 30]

İkinci çeyreğe ev sahibi ekip bambaşka başladı. Doc Rivers'ın, takıma enerji getirme amaçlı Rondo + 4 yedek taktiği çok işe yaradı. Tony Allen'ın akıl almaz katkısı ve diğer oyuncuların yürekli oyunlarını harika yöneten Rondo, double double'a ulaşırken takımını da 10 sayı öne fırlattı. Çiçeği burnunda All-Star sadece atmakal kalmayıp, uykuda olan Pierce ve Perkins'i de hayata döndürdü. İlk çeyrekte 6 top kaybı yapan Boston, ikinci çeyrekte ise bu sayıyı 1'e düşürürken rakibi Lakers bu esnada 8 top kaybı yaptı ! Odom ve Kobe ile az da olsa nefes alan Lakers devreye hem psikolojik hem de sayı olarak geride girdi. [52 - 47]


// Umarım maç bitmeden uyumam !

Saatlerimiz 01:14 am: Oley be uyumadım !

Adına yakışır inanılmaz bir maç oldu. İkinci yarıya Lakers toparlanmış başladı, Rondo hariç Boston'u durdurdular, ama hücümda çok sıkıntı yaşadılar. Boston'da Rondo'ya House'un yardımı oldu, Lakers ise kenardan gelen oyuncuların katkısıyla ayakta kalmaya çalıştı. Boston savunması maç sonuna kadar Kobe'ye harika savunma yaptı, ama son topta Kobe, Allen'ın kusursuz savunmasını aşmayı baardı, kalan 8 saniyede ise Boston Allen'la basketi bulamayınca Lakers, ezeli rakibini Garden'da devirmeyi başardı. [89-90]

Diğer İnsanlar Çok ...

Özellikle son zamanlarda bu lafı çok kullanıyorum. Garip, değişik, aptal, şanslı, ilginç, yetersiz gibi sıfatlar ekliyorum o cümlenin sonuna. Bunun sebebi farklı olmaya çalışmak değil bence, farklı olduğunu farketmek ya da çoğu insanın aynı bok olduğunu düşünmek.

Sadece ben değil, herkes için 1 "Diğer insanlar" kavramı mutlaka vardır, bunu düşünmeseler bile. Çoğu insan kendini 1 kalıba sokar, 1 tarafa daha yakın görür, "Onlar ne kadar garip yahu" der, suç değildir ki bu, oldukça normaldir. Farklılıkların bir arada olması hayatı daha güzel hale getirmez mi zaten ? Herkesin zevkleri, savundukları görüşleri, ilgi alanları aynı olsa insanlar başka insanlarla tanışmayı istemezlerdi ki, kendi kendilerine yeterlerdi. Bu yüzden işte "Diğer insanlar çok bla bla" demekten korkmamak lazık, megolomanlık seviyesine ulaşmadığı sürece sorun yok.

Babamla Maç İzlemek

Bu her zaman küçük çaplı 1 işkence olmuştur, ama bugün nedendir bilmem, bu işkencenin dozu son raddeye ulaştı ! Bugün koşarken bi'şeyler mi oldu acaba da hırsını bizim futbolculardan çıakrdı anlamadım. Belki de sezonun en iyi futbolunu oynadığımız 1 maçta bile, neler neler söyledi yahu. Bunları duymaya katlanmak 1 yere kadar da bazen onay ister şekilde sormuyor mu o zaman iş daha da zorlaşıyor. Umarım bugüne özgüdür bu hiddet bu celal, yoksa işimiz zor.